Aslinda aglanicak halimize guluyoruz hepimiz. Umudunu
kaybetmis, amacsizca yasayan, ruhsuz bedenlerken, bardagin yarisinin dolu olmasindan
bahsediyoruz. Hayatimizi boylesine sacma benzetmelerle durulastirmaya calisip,
kendimizi rahatlatmaya calisiyoruz. Birbirimizin elinden tutmaya oylesine
korkuyoruz ki, kendi kendimize olmek daha huzurlu geliyor. Fakat ne komik
biliyor musun? Yalnizligi kendimiz secerken, kimsenin olmamasina agliyoruz.
Olmayacak seyleri bekliyoruz, gerceklesmeyecek hayallerle hayatta kalmaya
calisiyoruz. Gerceklerden kacmak icin, ruyalar kadar berrak bir seyi bile
kirletmeyi beceriyoruz. Daha sonra da, oturup aglamamiz gereken zamanlarda,
insanlarin dusuncelerinden, yargilamalarindan olusan korkularimiz yuzunden
gulmeye zorluyoruz kendimizi. Sonra arkamizi donup baktigimizda, hepsi sahte,
hepsi zorla olusan gulumsemeler, buruk kalpler, dagilmis ruyalar, sahte
hayaller, yalniz bedenler, dusuncesiz insanlar, nefreti, sevgisini coktan
bogmus olan insanlar goruyoruz.. Hic birini haketmezken, hepsini yasiyoruz
aslinda..
Irem Akpinar