Saturday, March 22, 2014

Yapraksiz Agaclar, Dondurucu Ruzgarlar

Haberler var mesela, “otel odasinda olu bulundu” yaziyor. Istatistikler var, intihar bir sene de bilmem kac kisinin hayatini aliyor diye. Is isten gecmisken, ortada kurtarilabilecek hic bir sey kalmamisken, cabalamaktan yorulmus bir beden, kendini ruhu kadar ozgur biraktiiktan sonra, “neden” diye soruyorlar. Belki bin, belki de tek bir cevabi olan, fakat hic bir zaman ogrenemeyecekleri sorularla parcaliyorlar kendilerini sucluluklari yuzunden. Kendine ait hissetmedigi bir bedenden, dusuncelerini, hayallerini gozkuyuzune birakan, aslinda hic birimizin cesaret edemedigini yapanlarin arkasindan, ne kadar gucsuz olduklari konusuluyor. Sanki yasadiklari hayatta verdikleri savastan yorulmalari en dogal haklari degilmis gibi, aslinda, en ozeli, en guzeli onlar degilmis gibi... Bir insan hayatinda defalarca kez oluyor. Her gozyasinda, bir adim daha yaklasiyor o guzel sona. Kurumus bir cicegiz sanki hepimiz, biraz daha dayanabilmek icin, etrafimiza biraz daha guzellik katabilmek icin, hic bulamayacagimiz bir gunes isigi ariyoruz. Suyumuz bitmis, yapraklarimiz kurumus.. Ne etrafimizdakilere bir faydamiz var, ne kendimize. Sonbahar coktan bitmis, disarida lapa lapa kar yagiyor. Yok olma vakti coktan gelmis de, biz farkedememisiz. 

Irem Akpinar