Goremedigim, hissedemedigim, benim yasayamadigim bir sey
yasadin mi bilmiyorum. Olume benim kadar yaklastin mi onu da bilmiyorum. Tek
bildigim, olumle ilgili yasanabilecek tek bir sey oldugu; o da aci. Iliklerine
kadar isleyen, her dusundugunde gozlerini dolduran, ruhunu yok eden bir aci.
Kendini keserek, saclarini kopartarak, yediklerini kusarak, biraz da olsun iyi
hissedebilmek icin kullandigin seylerden gelen o aci degil; seni yok eden bir
aci. Her gecen gun, hayatini biraz daha sonlandiran aci. Sabahlari uyandiginda,
nefes aldigin icin kendinden nefret ettiren bir aci aslinda biliyor musun? Hala
hissedebildigin icin her yerini kanatan bir yok edis sanki. Sanirim yanlisi da
burada yaptim ben. Gucsuzlugumun nedeni de burada. Nefretimi olumden degil, kendimden
cikardim. Onun gidisinden degil, onun gitmesine goz yumusumdan nefret ettim.
Aslina bakarsan, herkes yasiyor bunu. Hepimizin hayati rezil, ve hepimiz,
olmeyi bekliyoruz. Her seferinde kendimize yeni bir gune basladigimizi
soyleyerek umutlandirmaya calisiyoruz. Her sevistigimiz bedende, sevgi ariyor,
her gece, sabah olsun diye bekliyoruz. Ben sadece basa cikamayacak kadar gucsuz
olanlardanim. Ister bitkinlik, ister yorgunluk, ister pes etmislik de buna.
Olumden sonra hayat var midir, cennet diye guzel bir yer gercek midir bilemem,
fakat eger varsa, eminim o oradadir. Umarim sen de gercekten olebilecek
cesareti buldugunda, oraya gidersin. Dunya igrenc bir yer; ve hepimiz,
gercekten hepimiz, olecegimiz gunu bekliyoruz. Ne kadar erken kurtulursak bu pislikten,
o kadar temiz yok oluyoruz iste.
Irem Akpinar