Thursday, June 23, 2016

Belki

Zorlamamak gerek bazi seyleri, oluruna birakmak gerek. Pes etmek degil bu, konu sen ve ben oldugunda, boyle bir seyin dusuncesi bile bize ihanetken, asla pes etmek degil. Buyumek aslina bakarsan, bazi seyleri kabullenicek kadar olgunlasmak. Olmuyorsa, olmuyor diyebilmek. Elini, gulumseyerek birakmak. Mutlu olacagini dusunerek hayatindan cikmak, bazen, sevmenin yetmedigini kabullenmek. Cok masum bir sekilde seven iki kalbi, bu kadar acimasizlastiran bir iliskiyi uzatarak yaptigimiz tek sey kotuluk. Birbirimize, kendimize.. Ayni evin icinde, sanki her gece sarilarak uyumamisiz gibi, her sabah severek uyanmamisiz gibi, iki yabanci olmanin bize verdigi tek sey aci. Birak, boyle guzel kalsin her sey. Ben seni, beni bir zamanlar cok sevmis, sevmeyi, sevilmeyi ogretmis biri olarak hatirlayayim. Zorlama, birak. Birak ki, ask kadar tutkulu bir duyguyu, en az onun kadar guclu bir duygu olan nefret ile hatirlamayalim.

Irem Akpinar 

Wednesday, June 8, 2016

27

Ayaklarimizi balkon demirlerine uzatmis, aksamin tatli gunesi sirtimiza vururken, iki sise biranin esliginde buldum ben hayatimin askini. Genelde boyle buyuk beylik laflar kullanmayi sevmemle birlikte henuz yirmi yasini bile doldurmamis biriyken, “ask” in henuz benim tanismadigim bir duygu olduguna neredeyse eminken, ona yakisacak baska bir sifat bulamiyorum. Nasil anlatir ki bu? Sevmek mi? Biri icin her seyden vazgecmeye hazir olacak kadar delice; gunduz, gece, ayik, sarhos, yorgun, kizgin, uzgun dinlemeden her saniye ona kendimi teslim etmeye hazir olacak kadar kontrolsuzce, onsuzlugun dusuncesi bile nefesimi kesmeye yeterli olacak kadar takintili, en cok uzen o olsa da, yine onun kollarinda avunmayi isteyecek kadar hastalikli bir his, “sevmek” kadar basit bir fiil altinda mi gercekten? Bir tek ben miyim, dunyadaki herkes gitse, her sey bir anda yansa bitse, ve ona bir sey olmasa, ben yine de ayakta durabilirim diye dusunen? Cicim aylarinin suresi, maksimum bes alti ay degil midir? Ben iki senedir agzim kulaklarimda, her gordugumde ayaklarimi yerden kesen bir iliskinin icindeyken, tutkuyu, hazi, boylesine derinlerde hissederken, gercekten sadece “seviyor” muyum? Hayatta hic bir seyin sonsuza kadar surmedigini cok kucuk bir yasta, cok sert bir sekilde ogrenmem gerekti. Izlerini hala hem bedenimde, hem ruhumda tasirken, bitecegini bilirken, nasil bu kadar kontrolsuzce birakabiliyorum kendimi? Ben niye karsi koyamiyorum? Fakat, gunesin batisina arkamizi donup, gokyuzunun renklerinden cok, birbirimizi buyuleyici buldugumuz bir anda, bana boylesine icten gulumseyen, boylesine sahiplenen birine nasil guvenmem? Nasil kendimi birakmam? Yillardir yazdigi, okudugu karakterlere asik olan biriyken, yazdigim adamlardan bile daha cok “adam” olan birine, nasil asik olmam?

Irem Akpinar