Kendimizi avutuyoruz aslinda hepimiz. Mutlu bir son oldugunu
soyleyerek, basimiza gelen her seyin bizi guzelliklere ittigini dusunerek,
kaderden bahsederek yorulmus ruhlarimizi bitkin bedenlerimizde bir gun daha
tutabilmek icin, her an, her saniye kendimize yalan soyluyoruz. Mutlu son denen
bir sey yok, sonsuza kadar suren arkadasliklar, olene kadar bitmeyen asklar..
Hepsi yalan aslinda, hepsi; sirf nefes almamizi kolaylastirmak, aglamayi
kesmek, yataktan cikmak ve hayatla bogusmak icin inanmaya calistigimiz
yalanlardan ibaret. Olum diye bir seyin oldugu bu dunyada, sonsuzluk diye bir
seye yer yok. Mutsuzluk kanimiza bu kadar islemisken, gulumsemelerimiz yalan,
asklarimiz sahte, dostluklarimiz cikarlar uzerine kurulu. Sirf senenin bir
haftasinda “huzurlu” diye betimledigimiz bir tatil icin, butun yili calisarak
geciriyoruz. Dogru kisiyi bulabilmek icin, kendimizi; bizi sevmeyen, korumayan,
kollamayan insanlara birakip, adeta bir is, bir sorumluluk gibi olan iliskilere
sokuyoruz. Birlikte gulup, eglenebilmek icin arkamizdan konusan, aslinda
umurlarinda bile olmadigimiz insanlarla arkadasliklar kuruyoruz. Sirfo seilde ogretildi
diye, bizi aslinda belki de hic umursamayan ailelerimizi mutlu etmeye
calisiyoruz. Hayatta olmak, bir mutluluk degil. Nefes almak, bir rahatliktan
cok zorluk aslinda. Yataktan cikmak imkansiz, gulumsemek zorunluluk, sevmek,
sevilmek ise bir fanteziden ibaret. Kandiriliyoruz hepimiz. Isin kotu kismi da,
oylesine alismisiz ki yalan soylemeye; farkina bile varmiyoruz.
Irem Apinar