Thursday, December 25, 2014

Sonsuz Huzur; Sonsuz Aci

Goremedigim, hissedemedigim, benim yasayamadigim bir sey yasadin mi bilmiyorum. Olume benim kadar yaklastin mi onu da bilmiyorum. Tek bildigim, olumle ilgili yasanabilecek tek bir sey oldugu; o da aci. Iliklerine kadar isleyen, her dusundugunde gozlerini dolduran, ruhunu yok eden bir aci. Kendini keserek, saclarini kopartarak, yediklerini kusarak, biraz da olsun iyi hissedebilmek icin kullandigin seylerden gelen o aci degil; seni yok eden bir aci. Her gecen gun, hayatini biraz daha sonlandiran aci. Sabahlari uyandiginda, nefes aldigin icin kendinden nefret ettiren bir aci aslinda biliyor musun? Hala hissedebildigin icin her yerini kanatan bir yok edis sanki. Sanirim yanlisi da burada yaptim ben. Gucsuzlugumun nedeni de burada. Nefretimi olumden degil, kendimden cikardim. Onun gidisinden degil, onun gitmesine goz yumusumdan nefret ettim. Aslina bakarsan, herkes yasiyor bunu. Hepimizin hayati rezil, ve hepimiz, olmeyi bekliyoruz. Her seferinde kendimize yeni bir gune basladigimizi soyleyerek umutlandirmaya calisiyoruz. Her sevistigimiz bedende, sevgi ariyor, her gece, sabah olsun diye bekliyoruz. Ben sadece basa cikamayacak kadar gucsuz olanlardanim. Ister bitkinlik, ister yorgunluk, ister pes etmislik de buna. Olumden sonra hayat var midir, cennet diye guzel bir yer gercek midir bilemem, fakat eger varsa, eminim o oradadir. Umarim sen de gercekten olebilecek cesareti buldugunda, oraya gidersin. Dunya igrenc bir yer; ve hepimiz, gercekten hepimiz, olecegimiz gunu bekliyoruz. Ne kadar erken kurtulursak bu pislikten, o kadar temiz yok oluyoruz iste. 

Irem Akpinar

Wednesday, October 29, 2014

Yagmur

Oylece oturmus, camda suzulen, yaptigimiz hatalari sildigini, kirlettigimiz ruhlarimizi temizledigini inandigim yagmur damlalarini izledim. Kucukken yaptigim gibi, birbirleriyle yaristirdim gokyuzunun berrak gozyaslarini.. Birbirleriyle yarisan yagmur damlalari kadar basit olan hayatimizi, nasil da boyle karistirdik onu dusundum.. Olumun oldugu bir yerde, aslinda hepimiz bir yarisin icerisindeyken, camin ucuna gelen sagdaki yagmur damlasi, seni hatirlatti bana.. Dokunmak istesem de tutamadigim ellerini, bakmak istesem de goremedigim gozlerini. Hayattaki her sey aslinda bu kadar kolayken, her seyin bir cozumu varken, nasil da her seferinde kaybedebildik? Inatla, istikrarla ayaga kalksak da, nasil her seferinde daha cok yara alarak, daha cok kanayarak, daha cok kirilarak dustuk biz? Sevmeyi mi haketmedik, yoksa severek sonsuz bir mutsuzluga mi evet dedik? Ask bir gunah, sevmek gercekten gunah. Bedelini oduyoruz belki de, bu kadar delice sevmenin karsiligini aliyoruz iste. Ne doya doya opebildik, ne de huzurla sarilabildik; boyle igrenc bir dunyada, boylesine bitmis bir hayatta, aslina bakarsan biz bence hic gulmedik de zaten sevgilim.

Irem Akpinar 

Sunday, October 5, 2014

Alismak, Aci Cekmekten de Beter

Buyumek, bize verdigi ozgurluklerle, bir cok seyi de aliyor elimizden. Verdigi rahatligin yaninda gelen sorumluluklar yetmiyormus gibi, bizim olan, alistigimiz, yasadigimiz seyleri aliyor. Yapmak istemedigimiz seyleri yapmak, konusmak istemedigimiz insanlarla konusmak zorunda kaliyoruz. Birden bire, her seyi arkamizda birakip, bir daha hic donup bakmayacasina gitmek zorunda kaliyoruz. Arkamizda biraktiklarimizi dusunmeden, aglamadan, aglayamadan, hepsinden ayriliyoruz. Ne bir secim hakki oluyor elimizde, ne de bir care. Oylece, hayatin onumuzde sundugu yolda, tumseklere takilmadan yurumeye, hatta belki de kosmaya calisiyoruz. Tam duzenimizi oturtmusken, tam tekrar biz olmaya baslamisken, birden tekrar degisiyor her sey. Aci cekmeye vakit kalmadan, elvedalarla henuz barisamadan, bir yeni “hoscakal” cikiveriyor karsimiza. Yeniden baslamak unutmak kadar kolay olmasada, her seferinde yeniden yapabilecek kadar nasirlasiyoruz sanki bir yerden sonra. Bir vakit sonra, hoscakallar basitlesiyor, gorusuruzler kendine iyi baklara donusuyor. Opusmelerimiz uzun, sevismelerimiz ise kisa oluyor. Yasadigimiz hayat, okudugumuz okul, calistigimiz is, bizim degilmiscesine, her an gidebilecek, arkamizda birakabilecekcesine gocebe yasamaya basliyoruz. Aslina bakarsaniz, biz yasamiyoruz. Nefes aliyoruz fakat, telefonlarimizi kapatip, guzel bir kadeh sarap esliginde gun batimini izleyemedigimiz surece, soguk bir kis aksaminda, simsiyah kahvelerimiz esliginde, bembeyaz kar tanelerinin yere dususunu izleyemezken, biz gercekten yasayamiyoruz. 

Irem Akpinar

Tuesday, August 5, 2014

Bir Kitaplari, Bir de Sade Kahveleri Sevmek Lazim

Sevgi, bir insani hayatta tutan seydir. Nefes almasini saglayan, aslinda katlanilamaz olan hayatimizi bir nebze de olsa kolaylastiran, sabah uyanirken, yasamak icin bir neden bulmamizi saglayan tek gercektir belki de. Fakat, hepimiz, sevgiyi cok yanlis yerlerde ariyoruz. Ailemizde bulmak zorunda hissediyoruz, simdiye kadar duyduklarimiz, gorduklerimiz, yasadiklarimiz bize en buyuk sevgiyi ailemizde gorecegimizi dusundurdugu icin, bulamadigimizda sinirleniyoruz, hircinlasiyoruz. Tanimadigimiz bedenlerde, hic karsilasmadigimiz evlerde ariyoruz. Buz gibi carsaflara sarilip, adini bile bilmedigimiz insanlarin gogsunde isinmaya calisiyoruz. Zorlama arkadasliklar kurup, cikar uzerine olan igrenc iliskilere dost adi vererek bu acigi kapatmaya calisiyoruz. Insanlar severler. Severek hayatta kalirlar. Ancak sevgi, aile, sevgili, arkadas kadar sinirli, fani seylerde bulunmaz. Sevgi, gecenin dordunde ictigimiz kahve ve sabah yedide kalkmamiz gerekse de birakamadigimiz o kitaptadir aslinda. Istiklal caddesinde yururken, yanimizdan gecen herkestedir. Besiktas’tan Kadikoy’e giderken bindigimiz vapurdaki deniz kokusundadir. Pamuk sekerdedir hatta bana kalirsa.. Masum cocuklugumuzu hatirlatan her seydedir. Insan sevgiye actir. Kendini, yanlis yerlerde, yanlis kisilerde, yanlis sekillerde sevdirmeye calisir. Insan sevmek ister. Herkesten cok, kendisini sevmesi gerektigini unutarak, doyumsuzca, gorgusuzce sevgi ister.

Irem Akpinar 

Saturday, June 14, 2014

Hayat Bir Sise Sarap Degil

Kendimizi avutuyoruz aslinda hepimiz. Mutlu bir son oldugunu soyleyerek, basimiza gelen her seyin bizi guzelliklere ittigini dusunerek, kaderden bahsederek yorulmus ruhlarimizi bitkin bedenlerimizde bir gun daha tutabilmek icin, her an, her saniye kendimize yalan soyluyoruz. Mutlu son denen bir sey yok, sonsuza kadar suren arkadasliklar, olene kadar bitmeyen asklar.. Hepsi yalan aslinda, hepsi; sirf nefes almamizi kolaylastirmak, aglamayi kesmek, yataktan cikmak ve hayatla bogusmak icin inanmaya calistigimiz yalanlardan ibaret. Olum diye bir seyin oldugu bu dunyada, sonsuzluk diye bir seye yer yok. Mutsuzluk kanimiza bu kadar islemisken, gulumsemelerimiz yalan, asklarimiz sahte, dostluklarimiz cikarlar uzerine kurulu. Sirf senenin bir haftasinda “huzurlu” diye betimledigimiz bir tatil icin, butun yili calisarak geciriyoruz. Dogru kisiyi bulabilmek icin, kendimizi; bizi sevmeyen, korumayan, kollamayan insanlara birakip, adeta bir is, bir sorumluluk gibi olan iliskilere sokuyoruz. Birlikte gulup, eglenebilmek icin arkamizdan konusan, aslinda umurlarinda bile olmadigimiz insanlarla arkadasliklar kuruyoruz. Sirfo seilde ogretildi diye, bizi aslinda belki de hic umursamayan ailelerimizi mutlu etmeye calisiyoruz. Hayatta olmak, bir mutluluk degil. Nefes almak, bir rahatliktan cok zorluk aslinda. Yataktan cikmak imkansiz, gulumsemek zorunluluk, sevmek, sevilmek ise bir fanteziden ibaret. Kandiriliyoruz hepimiz. Isin kotu kismi da, oylesine alismisiz ki yalan soylemeye; farkina bile varmiyoruz.

Irem Apinar

Thursday, April 17, 2014

Reddetmek Imkansizken, Susmak Adeta Kacmak

Hepimiz, bir baskasinin hayallerini gerceklestirmek icin cabaliyoruz aslinda. Kendi dogrularimizi, bize empoze edilenlerle olusturup, baskalarinin bizim icin bicmis oldugu bir hayata, “benim” demek icin zorluyoruz inanclarimizi, dusuncelerimizi, davranislarimizi. Sevdigimiz insanlar, kurdugumuz dostluklar, olusturdugumuz iliskilerde kendi onceliklerimizden cok, cevremizdekilerin yargilari var. Icinde yasadigimiz toplum, bizi oylesine hapsediyor, daraltiyor ki, genis ruhlarimiz, renk renk dusuncelerimiz, farkli inanclarimiz kaliplasmis kelimelerin altinda, kapali kapilarin ardinda, elimizin tersiyle sildigimiz bir-iki gozyasinin altinda saklanmak zorunda kaliyor. Ailemizde gorduklerimiz, gittigimiz okulda yasadiklarimiz, sokaga ciktigimizda karsilastiklarimiz, yuzumuzdeki genis gulumsenin arkasina saklamamiza neden oluyor soylemek isteyip de, korkumuzdan sustuklarimizi. Icimizden gecenleri yasamak varken, her birimiz, bizim haberimiz bile olmadan yapilan bir planin parcasi olarak devam ediyor hayatina. Sanki butun bunlar olmak zorundaymis gibi, tek secenegimiz bize sunulanlarmis gibi, bize ait olmayan bir yarisin icinde debelenip duruyoruz. Oylesine guzeliz ki aslinda, oylesine farkli. Cizdigimiz resimler, soyledigimiz sarkilar, besteledigimiz muzikler, yazdigimiz cumleler. Her biri birbirinden renkli, birbirinden sesliyken, hissettigimiz her seyi en temiz, en saf yollarla herkese anlatmak varken, icimizdeki o kutunun icine koyuyoruz. Anlatmaya korkuyor, gostermeye cekiniyoruz. Bir sure sonra o kadar cok buyuyor ki icimizdeki ofke, sinir, huzun, aci; kendimizi susturabilmek icin gokkusagi kadar renkli olan ruhumuzu siyaha boguyor, dusuncelerimiz ile birlikte, hislerimizi de yok ediyoruz. 

Irem Akpinar

Tuesday, April 15, 2014

Sen En Guzeli, En Masumu

Gozlerindeki bulutlarin sebebinin ben olmasindan, akan gozyaslarinin benim sana yasattiklarim olmasindan korkuyorum. Olur da bir sey yaparsam, bir gun istemedem yakarsam canini, kendimle nasil yasarim bilmiyorum. Bensizlik senin icin daha iyi olsa da, yalniz birakmaya kiyamiyorum. Korun istiyorum, korumak istiyorum. Bir gun gelir de, gitmem gerekirse sayet, arkamda guclu bir kadin birakmak istiyorum. Sensiz ne yaparim bilmiyorum ben, fakat senin kimseye ihtiyacin olmadan, her gunumu aydinlatan o gulumsemene sahip olmani istiyorum. Gozunden akacak bir yas icin omrumu feda etmeye hazirken ben, canini ben dahil olmak uzere, kim yakarsa yaksin cezasini ceksin istiyorum. Dokunmaya kiyamiyorum sana, narin bir ciceksin adeta, incecik yapraklarini koparmaya korkuyorum. Yumusacik bir bulutsun sanki, ellerimden kayip gidiyorsun her seferinde. Fazla sikarsam kirilir, yeterince tutmazsam yere duser cakilirsin. Her saniye daha da baglaniyorum gozlerine, gozlerinden cok bakislarina; dudaklarina, dudaklarindan cok, opusune. Seni uzmeyecegim diyebilmeyi cok isterdim, fakat hic kimsenin olmadigi gibi, sana ben de layik degilim. Sozunu verebilecegim tek sey ise; seni uzenin her kimse, senden bin kat daha fazla uzulecegi.


Irem Akpinar


Saturday, March 22, 2014

Yapraksiz Agaclar, Dondurucu Ruzgarlar

Haberler var mesela, “otel odasinda olu bulundu” yaziyor. Istatistikler var, intihar bir sene de bilmem kac kisinin hayatini aliyor diye. Is isten gecmisken, ortada kurtarilabilecek hic bir sey kalmamisken, cabalamaktan yorulmus bir beden, kendini ruhu kadar ozgur biraktiiktan sonra, “neden” diye soruyorlar. Belki bin, belki de tek bir cevabi olan, fakat hic bir zaman ogrenemeyecekleri sorularla parcaliyorlar kendilerini sucluluklari yuzunden. Kendine ait hissetmedigi bir bedenden, dusuncelerini, hayallerini gozkuyuzune birakan, aslinda hic birimizin cesaret edemedigini yapanlarin arkasindan, ne kadar gucsuz olduklari konusuluyor. Sanki yasadiklari hayatta verdikleri savastan yorulmalari en dogal haklari degilmis gibi, aslinda, en ozeli, en guzeli onlar degilmis gibi... Bir insan hayatinda defalarca kez oluyor. Her gozyasinda, bir adim daha yaklasiyor o guzel sona. Kurumus bir cicegiz sanki hepimiz, biraz daha dayanabilmek icin, etrafimiza biraz daha guzellik katabilmek icin, hic bulamayacagimiz bir gunes isigi ariyoruz. Suyumuz bitmis, yapraklarimiz kurumus.. Ne etrafimizdakilere bir faydamiz var, ne kendimize. Sonbahar coktan bitmis, disarida lapa lapa kar yagiyor. Yok olma vakti coktan gelmis de, biz farkedememisiz. 

Irem Akpinar

Wednesday, February 26, 2014

On Yedi Seneden; Nice Senelere

Son uc senedir, “hayatim boyunca” deyip duruyorum. Su anda farkettim, dogum gunumde, tami tamina, on yedi yasinda oldugumda farkettim ki, hayatim oylesine kisa ki aslinda. Hic bir sey yasamadim, hic bir sey gormedim belki de daha. On yedi, daha on yedi. Ne garip, sanki yasanacak her seyi yasamamis, fakat mutluluk verecek her seyi tuketmis gibi hissediyorum. Agzima yakismayan kelimelerle, yasima yakismayan gereksiz felsefik cumleler kuruyorum. Nereye gidiyorum, ne yapiyorum bilmiyorum. En cok da yolumu tamamen kaybetmekten korkuyorum aslinda. Bazen oylesine buyuyor ki bu korku, her seyi, herkesi unutuyorum. Umrumda olmuyor hic bir sey. En cok da bu korkutuyor ya aslinda beni; hic bir seyi umursamamak. Olume giden en kolay yolken bosvermislik, tutunmak icin karsima cikan en ince dala bile umut bagliyorum. Mutlu olmam gereken onca sey varken olamiyor, gulumsemem icin didinen bunca insan varken hepsinden nefret ediyorum. Nefret guclu bir kelime derler ya, sevgi degilmis gibi sanki.. Ne garip, kimimiz herkesi severken, kimimiz herkesten nefret ediyor. On yedi, en guzel donem derlermis, ben ise birak en guzelini, en bitkini olarak goruyorum sanki. Bensiz, benim dogum gunum kutlaniyor sanki; hic gormedigim sehirlerde, hic tanimadigim insanlarla. “Mutlu yillar” dedi az once en sevdigim; oyle bir sey mumkunmus gibi.. 

Irem Akpinar

Wednesday, January 22, 2014

Siyah, Simsiyah

Mutlu olmak, saf olmak dememis bu hayatta. Yasanan butun bu acilari, yapilan butun kotulukleri gormemek icin, kor olmak demek, hissetmemek demekmis. Mutlu olmamak, nasil mutsuz olmak dememekse, iyi bir insan olmak, iyi bir hayat yasayanacagi anlamina gelmiyormus. Bazi insanlar sadece deger bilmez, sadece kendi hayatina onem veren insanlar. Kotu biri degiller belki, sadece dogrusunun bu olduguna kaptirmislar kendilerini. Farkinda olmadan yapiyorlar belki, fakat insan, bazen verdigi degerin karsiligina alamiyor. Ancak butun bu cirkefligin icinde tek guzel bir sey varsa, her gecen gun, biraz daha guclenebilmek. Mutsuzluga alisarak tamamen nasir tutmak, insanlarin kirliligine alistiktan sonra berraklik aramamak artik. Yasadiklari hayati, dunyayi fark edip yine de gulumseyebilen, sayilabilecek kadar az olan bu insanlar, mutlu degil; mutsuzluga alismis insanlar. Ve belki, bir gun biz de uyusur, tekrar sahte guluslerimizin arkasina saklanabiliriz. Ne dersin?

Irem Akpinar